Rüçhan Çamay'a ulaşabilmek tıpkı yıllarca kutusunda sakladığımız çok değerli bir mücevheri gün ışığına çıkarmak gibi bir duyguydu. İşte bu mücevher, 1931 Mayıs'ında İstanbul'da dünyaya geldi. Müzik öğretmeni Celal İnce sesini ve yeteneğini keşfeden ilk kişiydi. Ankara Konservatuarı'nda piyano ve şan öğrenimi görüyorken, Ankara Radyosu'ndaki Sevim ve Sevinç Tevs kardeşler ve Ella Fitzgerald'ın olağanüstü yorumlarından etkilendi. Konservatuarda yasak olmasına rağmen ünlü piyanist Erdoğan Çaplı'nın teşvikiyle caza yöneldi. Henüz on yedi yaşındayken Ankara Radyosu'nda caz söylemeye başladı. 1947 yılının yazında dönemin tanınmış organizatörü Gregor'un annesini ikna etmesiyle Taksim Belediye Gazinosu'nda şarkı söylemeye başladı. Böylece Şantöz Delisyö ya da Şantöz Ruşan adıyla bir Belçikalı kimliğinde sahneye adım atmış oluyordu. Starlığa yükselmişti. Ancak Türk olduğu çok geçmeden anlaşıldı ve orkestra şarkıcısı olarak devam etti. 1950'de, İstanbul Radyosu'nda Şerif Yüzbaşıoğlu orkestrası eşliğinde Rüçhan Çamay ve Arkadaşları adıyla caz programları yapmaya başladı. 1952'de Amerikalı sanat ajanı William Morris'in çağrısı üzerine New York'a giderek Mezonette adlı kulüpte çalıştı. İstanbul'da kalbini bıraktığı yönetmen-prodüktör Turgut Demirağ'dan evlenme teklifi alınca aşk kazandı ve İstanbul'a dönüp Demirağ ile evlendi. 1968'de, SBC stüdyodan Art Linkletter'ın ev partisine şarkı söylemek üzere Linkletter tarafından davet edildi ve orada bulunan müzik eleştirmenlerince Amerika'da kalıp kariyerini sürdürmesi önerildi. Ailesini İstanbul'da bırakması söz konusu olamazdı. 1960'ların sonunda pop müzikte Türkçe sözlü şarkılar modası başlamıştı. Fecri Ebcioğlu'nun önerisiyle (tıpkı Ayten Alpman'da olduğu gibi) onun "Gölgen Yeter Bana" adlı parçasını 45'lik plak yaptı. Kızı Melike Demirağ'ın eşi Şanar Yurdatapan'ın bestesi "Para Para Para"yı çıkardı. Bu 45'lik, o yılların gözde ve çok satan plakları arasına girdi. Ne yazık ki cazla pek uğraşamıyordu. En önemlisi bu çok özel sanatçının müzikten yavaş yavaş uzaklaşmasıydı. Yaşamında başka öncelikler vardı ama caz bir virüs gibidir, kanınıza girince kolay kolay atamazsınız. İşte Rüçhan Çamay'ın kendi anlatımıyla bu duygu: "Caz çok güzeldi. Çok zevkle yaşanmış cazlı günlerimi, anılarımı hep sıcak tutacağım."

Hülya Tunçağ

Yukarı